Evren hayal gücümüzün sınırlarına sığmayacak derecede büyüktür.
Zihnimizde somut olarak canlandırabilmemiz için hacimsel ve kütlesel bir büyüklük sıralaması vererek konumuza başlayalım.
Evren> Samanyolu Galaksisi>Güneş Sistemi >Güneş>Dünya>Ay
Uzayda en uzağa giden ve yıldızlar arası uzaya geçen, yani güneş sistemimizin dışına çıkmayı başaran insan yapımı tek alet veya uzay aracı 5 Eylül 1977’de uzaya fırlatılan Voyager 1 (Seyyah-Yolcu-Gezgin 1) dir. 2025 yılına kadar Dünya’ya sinyal ve dolayısıyla bilgi göndermeye devam edecektir. 2025 yılında irtibat kesilecek olmasına rağmen, bir engelle karşılaşmadan yolculuğuna devam ederse 73775 yıl boyunca yolculuğa devam etmesi ve 4.2 ışık yılı uzaktaki Proxima Centauri yıldızına ulaşması düşünülmektedir. Bu mesafeye eğer ışık hızıyla gitmiş olsaydı 1981 yılı sonlarına doğru Proxima Centauri yıldızına ulaşmış olacaktı.
5 Eylül 1977 günümüz teknolojisine göre o kadar eski bir tarih ki Voyager 1 in üzerindeki bilgisayar donanımı günümüzdeki süper bilgisayarların 1000 de biri kapasitesinde bir bilgisayar donanımıdır.
Ama şu anda o günümüzdeki insanların hiç ulaşmadığı yerlerde, şu anda o hiç kimsenin günümüz imkanlarıyla kısa sürede gidemeyeceği yerlerde ve 40 yılı aşkın süredir yolcuğu hala sürmektedir. 24 saatte yaklaşık 1 milyon 600 bin km yol alan Voyager 1 buna rağmen ancak 40 yıl sonra Güneş Sistemi’mizin dışına çıkabildi. Her yıl Dünya’mızdan yaklaşık 550 milyon km daha uzaklaşmaktadır. 10 Ocak 2020 saat 13.33 itibarıyla Dünya’dan 22235307000 km uzaktadır. Işık hızının 1079252850 km/saat olduğu düşünülürse; Voyager 1 in ışığın bir yılda aldığı yolu yani bir ışık yılı mesafeyi alabilmesi için yaklaşık 17600 yıla ihtiyacı vardır. Buradan çıkarılan sonuç; ışık hızına yaklaşmadıkça yıldızlar arası mesafenin daha kısa bir sürede alınamayacağıdır. Bütün bunlar aslında evrenin ürpertici derecede büyük olduğunu göstermektedir. Merak eden araştırmacılar aşağıdaki linkten Voyager 1 in hala kat ediyor olduğu mesafeyi takip edebilirler.
https://theskylive.com/voyager1-tracker
22 Ağustos 1980’de Satürn görevi başlayan Voyager 1’in 14 Şubat 1990’da Dünya’dan yaklaşık 6 milyar km uzaklıkta ve henüz Güneş Sistemi içindeyken çekip gönderdiği bir Dünya resmi. (Satürn’ün büyüleyici halkalarının tozları arasındaki soluk mavi nokta Dünya’mızdır.)
Bu fotoğraf için zamanın düşünürleri “tabu yıkıcı” derken, bilim insanları “zihin açıcı” diyerek yorumda bulunmuştur.
Voyager 1 in Satürn’ün halkaları arasından çekip, gönderdiği Dünya fotoğrafını, Amerikalı gökbilimci astrobiyolog Carl Edward Sagan 11 Mayıs 1996 daki bir konuşmasında şöyle yorumluyor:
“Dünya bu uzak gözlem noktasından pek ilgi çekici bir yer olarak görünmeyebilir. Ancak bizler için durum farklıdır. O noktayı tekrar değerlendirin. O burası, o yuva, o biziz. Üzerinde sevdiğiniz herkes, tanıdığınız herkes, duyduğunuz herkes, gelmiş geçmiş tüm insanlık hayatlarını yaşadı. Bütün mutluluk ve kederlerimiz, binlerce kendin emin dinler, ideolojiler ve ekonomik doktrinler, bütün avcı ve toplayıcılar, bütün kahramanlar ve korkaklar, bütün medeniyet kuranlar ve yıkanlar, bütün krallar ve köylüler, bütün aşık genç çiftler, bütün anneler ve babalar, umutlu çocuklar, mucitler ve kaşifler, bütün ahlak öğretmenleri, bütün yozlaşmış politikacılar, bütün süperstarlar, bütün yüce liderler, türümüzün tarihindeki tüm azizler ve günahkarlar, orada güneş ışığına asılı toz zerresinde yaşadılar. Gezegenimiz onu çevreleyen bu azametli kozmik karanlığın içerisindeki yalnız bir zerredir. Anlaşılmazlığımızın içinde tüm bu muazzamlıkta yardım için hiçbir ipucu başka bir yerden gelmeyecek; bizi kendimizden kurtarmak için.”
“Dünya bilinen tek yaşam barınağı. En azından yakın gelecekte türümüzün göç edebileceği başka bir yer yok. Ziyaret, evet. Yerleşmek, henüz değil. Beğenin veya beğenmeyin bu zamanda ayakta kalabildiğimiz tek yer Dünya’dır. Gökbilim için mütevazı ve karakter geliştiren bir deneyim olduğu söylendi. Muhtemelen insanlığın kibrinin ahmakça oluşunun bu küçük Dünya’mızın uzak resminden daha iyi bir kanıtı yoktur. Bana göre bu resim birbirimizle ilişkilerimizi daha nazikçe kurmamız ve soluk mavi noktayı, yani şimdiye dek bildiğimiz tek yuvayı korumamız gerektiğinin altını çiziyor.” Carl Edward Sagan, 11 Mayıs 1996.
Aşağıdaki fotoğraf Satürn gezegenini göstermektedir.
Aşağıdaki resim ise Güneş Sistemi’mizin bir kısmını göstermektedir.
Dünya’mız için en büyük yapıyı, Himalayalar’da, yaklaşık 28 derece kuzey enlemi ile 87 derece doğu boylamında, Çin–Nepal sınırı üzerinde yer alan Dünya’nın en yüksek dağı olan 8848 metrelik yüksekliğe sahip Everest Dağı olarak kabul ederiz. Ancak bu büyüklük evren için geçerli değildir. Güneş Sistemimizden bahsedecek olursak, Güneş Sistemimizdeki en büyük dağ Mars’ta bulunan sönmüş bir volkanik dağ olan Olympus Dağı’dır. Yüksekliği 26400 metredir. Everest’ten 3 kat daha büyüktür.
Evrende ise Olympus Dağı’ndan da binlerce belki yüz binlerce kat büyüklükte dağların olduğu tahmin edilmektedir.
Güneş Sistemi nedir?
Güneş Sistemi, Güneş ve onun çekim etkisi altında kalan sekiz gezegen ile onların bilinen 166 uydusu, beş cüce gezegen ile onların bilinen altı uydusu ve milyarlarca küçük gök cisminden oluşur.
Güneşe en yakın gezegen Merkür’dür. Daha sonra yakınlık sırasıyla Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün gelir.
Güneş Sistemimizi bir daire olarak düşündüğümüzde çapı 15 trilyon kmdir; yani yaklaşık 1,5 ışık yılıdır diyebiliriz.
Güneş Sisteminin bir kısmını gösteren yukarıdaki fotoğraf bizi Güneş ve Dünya’nın boyutlarını kıyaslama konusunda yanlış yönlendiriyor olabilir.
Güneşe kıyasla Dünya’mızın gerçek boyutu ok işaretiyle aşağıdaki resimde gösterilmiştir.
Güneş, Güneş Sisteminin merkezinde yer alan yıldızdır. Dünya’ya 149,6 milyon km uzaklıktadır. Orta büyüklükte bir yıldız olan Güneş, tek başına Güneş Sistemi kütlesinin % 99,8’ini oluşturur. Geri kalan kütle Güneş’in çevresinde dönen gezegenler, asteroitler, gök taşları, kuyruklu yıldızlar ve kozmik tozlardan oluşur.
Samanyolu Galaksisi nedir?
Samanyolu ya da Kehkeşan, içinde Güneş Sisteminin de bulunduğu gök adaya verilen isimdir. Yerel kümenin bir parçası olan çubuklu sarmal türde bir gök adadır. Gözlemlenebilir evrendeki milyarlarca gök adadan sadece bir tanesidir.
Samanyolu galaksisinin çapı 105700 ışık yılıdır.
Kilometre olarak ifadesi ise 9500000000000×105700 kmdir.
Işık yılı nedir?
Işık yılı, bir zaman değil; mesafe ölçüsüdür. Işığın “bir yılda” aldığı yolu; yani yaklaşık 9.5 trilyon kilometrelik mesafeyi ifade eder. Yani gök bilimciler bir yıldız için “10 ışık yılı uzakta” diyorlarsa, yıldızın 95 trilyon kilometre ötede olduğunu kastederler.
Samanyolu Galaksisi içinde Güneş Sistemini gösteren bir fotoğraf aşağıda verilmiştir.
Aşağıdaki fotoğraf ise Samanyolu Galaksisinde Güneş’imizin yerini göstermektedir.
Evren nedir? Boyutu nedir?
Evrenin kelime anlamı sonsuz uzay ve uzay içindeki gök varlıklarının tümü demektedir.
Evrende 100 – 200 milyar arasında galaksi olduğu düşünülürken yakın zamanda aslında 2 trilyon galaksi var olduğundan bahsedilmiştir.
Bilim dergisi Astrophysical Journal’da yayınlanan makaleye göre, daha önce gözlenebilir evrende 200 milyar galaksi bulunduğunu düşünen bilim adamları, uzun yıllar Hubble uzay teleskopları ile gözlemevlerinden elde edilen veriler ışığında, bu sayının sanılandan 10 kat fazla olduğunu belirledi.
100-200 milyar galaksi bulunduğu tahmin edilen hesaba göre:
Gözlemleyebildiğimiz cisim ve maddelerden oluşan evrenin çapı yaklaşık 93 milyar ışık yılıdır.
Bunun kilometre cinsinden değeri:
9500000000000×93000000000 km = 8,835×1023 kmdir.
Eğer evrende gerçekten 2 trilyon galaksi varsa evrenin bu değerin kat ve kat üstünde bir çapı var demektir.
Bu fotoğraf Hubble teleskobu tarafından çekilmiş evrenin minik bir kısmını göstermektedir. Samanyolu Galaksisi’ni resmi trilyonlarca kat büyüterek; ancak bir noktadan daha küçük bir iz olarak görebiliyoruz. Dikkat edecek olursanız Samanyolu Galaksisi diyoruz Güneş Sistemi demiyoruz.
Sonuç:
Dünyamız evrene göre o kadar küçük ki, aklımıza getirebileceğimiz en küçük şeyden bile daha küçük.
İşte bu minicik Dünya’nın içinde bir de insan var. İnsanın evrenin büyüklüğüne göre boyutunu hayal edebiliyor musunuz?
Bu minicik Dünya bizim çok önemsediğimiz ve içinde sevinçler, acılar, amaçlar, umutlar, hayal kırıklıkları, teknolojik ilerlemeler, güç mücadeleleri, savaşlar, antlaşmalar, zenginlikler, yoksulluklar, aşklar, ayrılıklar, doğumlar ve ölümler yaşanan yer…
Dünyamız 4,5 milyar yıl yaşında ve sadece günümüzün kısıtlı teknolojisiyle ancak bir kısmının keşfedilebildiği evrenin, şimdiye kadar keşfedilen kısmını, ışık hızında gitsek bile tam olarak kat edebilmemiz için 93 milyar yıla ihtiyacımız vardır.
Gerçekte bilinenden trilyonlarca kat daha büyük olduğu düşünülen evrenin teleskoplarla ancak görüntülenebilen küçücük bir kısmının bir ucundan diğer ucuna ışın hızının 2 katında gitmek bir yana, ışık hızının karesinde bile gitsek, bildiğimiz yol = hız x zaman formülünden yola çıkarsak, yüz binlerce yıla ihtiyacımız vardır.
Kaynak: Uzay Bir İnsanlık Serüveni – Bilimleri, Teknolojisi, Hukuku, Politikaları
Yazar: Fuat İnce
Bu kitabı Atılım Üniversitesi Kadriye Zaim Kütüphanesi Q katında (2.Kat) bulabilirsiniz.
Yer numarası: QB500 .I53 2015