(6 Aralık 1931, Bursa – 24 Eylül 1996, İzmir)
Ailesi Üsküp’ten Bursa’ya göç etmiştir. Babası Kaya ve Annesi Hayriye Müren’in tek çocuğudur. Dedesi ve babaannesi de Bursa’da onlarla aynı evde yaşamıştır. Babaannesi torununun ileride akıllı ve iyi bir insan olması dileğiyle ona Zeki ismini koymuştur.
Zeki’nin çok hassas bir bünyesi olduğu için yaşıtlarına göre zayıf görünmekteydi. Bu nedenle ailesi eğitim ve günlük yaşantısında ellerinden geldiğince dikkat etmiş ve her istediğini yapmaya çalışılmıştır.
Zeki Müren, ilkokulu ve ortaokulu Bursa’da tamamlamış ve ilkokulu okurken bir piyeste çoban rolü oynamıştır. Çocukluğundan beri sanata karşı ilgisi olduğu ailesi ve yakınları tarafından anlaşılmıştır. Ortaokulu bitirdikten sonra liseyi İstanbul’da okumak istediğini ailesine iletmiş, babası bu isteğini saygı ile karşılamış ve onu İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisi’ne yazdırmıştır.
Güzel Sanatlar Akademisi’nde, Sabih Gönen’in atölyesinde Yüksek Süsleme bölümünde okumuş ve bölümü başarılı bir derece ile bitirmiştir. Zeki Müren resim konusunda da çok yeteneklidir ve Türkiye’nin birçok şehrinde resim sergileri açmıştır.
Zeki Müren, İzzet Gerçeker’den solfej ve usul dersleri, Agopos Efendi ve Udi Krikordan musiki dersleri, Şerif İçli’den bu eserleri nasıl sunacağı konusunda dersler almıştır. O dönemin ünlü birçok isimden sanatını geliştirmek adına tavsiyeler edinmiştir.
O dönemde TRT’den başka radyo olmadığı için Anadolu genelinde dinlenen tek radyo TRT’dir. 1950 yılında TRT İstanbul Radyosu’nda yapılan ses yarışmasına Zeki Müren üniversite öğrencisi olarak katılmış ve birinci olmuştur. Bu yarışmadan sonra Zeki Müren TRT Ankara Radyosu’nda canlı olarak program yapmaya başlamıştır.
Hamiyet YÜCESES
TRT Ankara Radyosundaki programı o kadar çok beğenilmiştir ki Türkiye’de en ünlü ses sanatçısı olan Hamiyet Yüceses, Zeki Müren’i tebrik etmek için telefon ile aramıştır.
1957 yılında Zeki Müren askerlik görevini Ankara, İstanbul ve Çankırı illerinde yapmıştır.
Zeki Müren’in ünü, sanattaki yeteneği, Türkçeyi doğru ve yerinde kullanışı, kibarlığı onun daha çok konuşulan ve her yerde aranılan bir sanatçı yapmıştır. Klarnet üstadı Şükrü Tunar, onu Yeşilköy’de bulunan kendi ses stüdyosuna götürerek “Muhabbet Kuşu” adlı ilk plağının kaydını yapmıştır.
Zeki Müren kıyafet tasarımı, ressamlık, ses sanatçılığı, söz yazarlığı, sinema oyunculuğu olmak üzere birçok sanat dalıyla ilgilenmiştir. Sahne kıyafetlerini kendi tasarlamış, birçok filmde başrol oynamıştır.
Sahne kıyafetlerini kendisinin tasarlamasının nedenini ise sahnede sanat icra eden kimsenin herkesten farklı ve özel görünmesi gerektiğini, bunun seyircilerine olan sevgi, saygısından olduğunu, sanatçının topluma hareketleriyle, giyimiyle ve duruşuyla örnek olması gerektiği sözleri ile dile getirmiştir. Bu düşüncesini ölümüne kadar hayat felsefesi olarak benimsemiştir.
1976 yılında Royal Albert Hall’de sahneye çıkan ilk ve tek Türk sanatçısıdır. 1991 yılında Zeki Müren’e Devlet Sanatçısı unvanı verilmiştir.
Konserlerinde hep yenilik peşinde olmuştur. Sahneyi “T” şeklinde kullanan ilk sanatçıdır. Bu kullanım şekli onun sayesinde diğer sanatçıların ilgisini çekmiş ve yaygın şekilde kullanılmaya başlamıştır.
Zeki Müren cinsel yönelimi hakkında sorulan sorulara hiçbir zaman yanıt vermemiş veya röportaj yapmamıştır. Sahnede giydiği kıyafetler ve kullandığı saç stili nedeniyle kendisine bu yönde yakıştırmalar yapılmıştır. Bu yakıştırmalar karşısında bile sessizliğini bozmamıştır.
Zeki Müren, diyabet ve kalp hastasıydı, bu nedenle kilo almıştı. Bu hali kendisini çok üzüyordu, psikolojisi bozulmuştu. Hiçbir radyo ve televizyon programı davetlerini kabul etmemiş kendini Bodrum’daki evine hapsetmişti.
24 Eylül 1997 yılında son kez katıldığı TRT Zeki Müren Gecesi Galası bitiminde fenalaşarak hastaneye kaldırılmıştır ve hastanede tüm müdahalelere rağmen vefat etmiştir. Cenazesi Bursa Emirsultan Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir.
Bütün mirasını Türk Eğitim ve Mehmetçik Vakıflarına bağışlamıştır.
Bodrum’daki evi, Zeki Müren’in anısını ve adını yaşatmak adına 8 Haziran 2000 tarihinde müze haline getirilmiş ve halka açılmıştır.
Türk halkı, Zeki Müren’e “Sanat Güneşi” ve “Paşa” unvanlarını vererek, onu sonsuza kadar yaşatmıştır.